Antalya Nüfusu: 2.158.265
Antalya Yüzölçümü: 20.815 km²

ANTALYA TARİHİ

Antalya kenti Bergama krallarından 2. Attalos tarafından bir liman kenti olarak kuruldu. Kent önceleri kurucusunun adı ile bağlantılı bir isimle anılırken zamanla yani daha sonraları birçok kez ismi değişerek bugünkü adı olan Antalya’yı aldı. Bölgenin ilk çağlardaki adı ise Pamfilya idi. Çeşitli devirlerde, Akdeniz adalarından bölgeye sık sık göçler olduysa da genellikle yeni kentler kurmak yerine Aspendos ve Side gibi kentlere yerleşildi. Bölgeye zaman içerisinde Lidyalılar, Persler, İskender İmparatorluğu gibi devletler egemen oldu. Daha sonraları ise sırayla Romalıların, Bergamalıların, Bizans(Doğu Roma İmparatorluğu)ın ve en son Osmanlı Devleti’nin eline geçti. Kurtuluş Savaşı esnasında İtalyan kuvvetlerinin işgaline uğrayan il 5 Haziran 1921 tarihinde düşman elinden başarılı bir şekilde kurtarıldı.

ANTALYA İKLİMİ VE BİTKİ ÖRTÜSÜ

Ülkemizin güneyinde yer alan Antalya ilinde tamamıyla Akdeniz İklimi görülmektedir. İlde yazlar sıcak ve kurak kışlar ise ılık ve yağışlı bir şekilde geçmektedir. Dağlık kesimlerde ise yazlar daha serin kışlar ise daha soğuk olabilmektedir. İldeki yağışların %66’sı kış aylarına rastlamaktadır. Kıyı yerlere ve ovalara kesinlikle ama kesinlikle kar düşmez ve don olayı buralarda asla görülmez.

Bitki örtüsü olarak ise Antalya ilinin doğal bitki örtüsü bodur ağaççıklardan çam türü iğne yapraklılara kadar büyük bir çeşitlilik göstermektedir. Yamaçların kıyılara yakın olan kesimleri makiler ile kaplı bir vaziyette bulunmaktadır. Bu makiler ile kaplı bölgelerde fundalıklar, meşeler, defne ağaçları ve sandal ağaçları oldukça yoğun bir biçimde bulunmaktadır. Ormanlar, kıyıdan başlayarak 700-800 metreye kadar, kışın yapraklarını dökmeyen çalılıklardan oluşan maki görünüşündedir. Ormanın üst sınırı 2000-3000 metreye kadar varabilmektedir. Daha yükseklerde alp çayırları yer almaktadır. Toprağın bol su aldığı yerlerde çınar, keçiboynuzu ve yabani zeytin ağaçları çok fazla bir şekilde bulunmaktadır. Ormanın doğal güzelliklerini koruduğu yerler, erişilmesi güç olan kesinler olarak gözümüze çarpmaktadır. Bu kesimlere ulaşabilmek adına özel bir çaba ve ekipman çalışmasının oluşturulması gerekmektedir. Bunlar başarılı bir şekilde sağlandığı takdirde bu el değmemiş yerlere ulaşabilmektesiniz.